başa baş

Turkish-English Translation

  1. only just enough
  2. at par
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

başabaş
break-even
başabaş
at parity
başabaş
at par
başabaş
on an equal footing Adverb
başabaş
quits
başa baş değer
par value
başa baş değer altı
below par
başa baş değerde emisyon
issue at par
başa baş değeri üzerinden ödenir
repayable at par
başa baş değerinde ihraç edilmiş hisse senet dileri
shares issued at par Noun
başa baş değerine ihraç edilmiş hisse senetleri
shares issued at par Noun
başa baş değerinin altında emisyon
issue below par
başa baş değerinin altında ihraç
inferior issue
başa baş değerinin üstünde emisyon
issue above par
başa baş değerinin üzerinde ihraç
superior issue
başa baş değerinin üzerinde kıymetli evrak çıkarmak
to issue shares at a discount Verb
başa baş değerinin üzerinde menkul kıymet çıkarmak
to issue securities at a premium Verb
başa baş değerlerde değişiklik
change in par value
başa baş gelmek
to tie Verb
başa baş gitmek
to draw level Verb, Sports
başa baş kıymet
par value
başa baş kıymetten aşağı
below par
başa baş kıymetten yukarı
above par
başa baş kote etmek
to quote at par Verb
başa baş noktası
break-even-point Noun
başa baş noktası
breakeven point Noun
başa baş noktası analizi
breakeven point analysis
başa baş ödenen tahvil
bond issued at par
başa baş poliçe keşide etmek
to draw at par Verb
başa baş satan tahvil
par bond
(hisseler) başa baş kalmak
to run aground at par Verb
(hisseler) başa baş olmak
to run at par Verb
seçim de başa baş gitmek
to be neck and neck in an election Verb
(toplantı , yemek vs) iki kişilik baş başa
(Fr.) a deux
baş başa
quits
baş başa
privately Adverb
baş başa çarpışma
head-on
baş başa vererek konuşmak
to confabulate Verb
baş başa vermek
to lay head together Verb
baş başa vermek
to for two people to come together to talk Verb
birini birşeyle baş başa bırakmak
to land someone with something Verb
birini kendi imkânlarıyla baş başa bırakmak
to leave someone on his own devices Verb
birini kendi maddi olanaklarıyla baş başa bırakmak
to leave someone to his own resources Verb
birini sorunuyla baş başa bırakmak
to leave someone with a problem Verb
biriyle baş başa kalmak
to have someone all to yourself Verb
kendi olanaklarıyla baş başa bırakılmak
to be thrown upon one's own resources Verb
kendi olanaklarıyla baş başa kalmak
to be left to one's own resources Verb
saç saça baş başa gelmek
to fall foul of each other Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

başabaş
Aynı ölçüde, ... denk vaziyette